NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
KARABÜK’TE….
BİR RAFET BEY…
12 Haziran geçti…
Uçtu, gitti…
Türk Milleti’nin dönüm noktası…
Son Türk devletinin kırılma noktası…
Türkiye Cumhuriyeti’nin son manifestosu…
12 Haziran…
Türk’ün Ergenekon’da olduğu gibi…
Demir dağları eritip…
Çıkış yolu aradığı bir umuttu…
Hey haaaaaat…
Yüreğimizi deldi geçti…
Neredeyse 1 ay oldu 12 Haziran geçeli…
Amma…
Rafet Beyimiz, sanki 12 Haziran’a yeni ulaşıyormuş gibi…
Yaptıklarını, yapacaklarını anlatıyor…
Milliyetçi Hareket Partisi, bir milletvekilliğini sanki kaybetmemiş de…
Kazanmış gibi…
Piar yapıyor…
Hey gidi Rafet Bey hey…
Hey hey de hey hey…
Bu tanıtım ve anlatımları “Niye 12 Haziran’dan önce yapmadın?” diye…
Adama sormazlar mı?…
Seçildiğin günden bu yana…
Sana doğru dürüst bir laf söylemedik Rafet Bey…
“Kaşının üstünde kara var” da demedik Rafet Bey…
İnsanları kırdın…
İnsanları küstürdün…
İnsanları kendinden soğuttun…
Sana oy verenlerin birçoğunun beklentilerini, umutlarını kursaklarında bıraktın…
İnsanları yanından, yörenden uzaklaştırdın…
Selam vermeye korkar hale getirdin…
“Sıngın” ettin…
Seni o makama oturtmak için gecesini, gündüzüne katanları…
Senin için her şeyi göze alıp, mücadele azmi ile yatıp, o azimle kalkanları…
Yaptıklarına, yapacaklarına pişman ettin…
Hiç yazdık mı?…
Hiç çizdik mi?…
Hiç aleyhinde bugüne kadar bir söz söyledik mi?…
Yüzüne gülüp ardından uçkurunu kestik mi Rafet Bey?…
Bakma sağında, solunda, önünde, ardında yalakalık yapanlara…
Parende atıp, güvercin taklasıyla “Başkanım, Başkanım” diye nağmeler söyleyerek, sağını, solunu çalkalayanlara…
Bakma sanal alemin sanal çocuklarına…
“Kumbaralara”…
“Gece fahişelerine”…
Bakma…
Aldanma…
İyi düşün Rafet Bey…
Sadece kendinle ve yanındaki, yörendeki birkaç kişi ile barışıksın…
Sadece kendi kendinle yarışmaktasın Rafet Bey…
Her defasında koca koca laflar ettin…
Aklın, hep sende olduğunu sandın…
Değişim diye geldin…
Hiçbir şeyi değiştiremedin Rafet Bey…
Tretuarlardan…
Yumurta kolilerini, boya kutularını, kabı kacağı…
Çocuk arabalarını, bahçe tarabalarını bile kaldıramadın…
Köy Karabük, köy olarak kaldı…
Sadece taktığın gece lambaları, ortalığa nam saldı Rafet Bey…
Hiçbir eleştiriye tahammül göstermedin…
“Minibüs terminali çöktü” dendi…
“Proje hatası” dedin…
Projeyi biz yapmadık amma…
Yapana ne hesap sordun?…
Hangi hesabın sorulduğunu bir türlü göremedik Rafet Bey?…
“Battı çıktı yağmur yağınca Eflani Göleti olur, motopompla bu iş olmaz, ya elektrik kesilirse o zaman ne yapacaksın?” dendi…
“Bunlar normal, sıkıntılı iş değil, abartılacak iş değil, günlerce yayın yapılacak iş değil, şu anda bir sıkıntı yok, Kanada’da, Rusya’da, Almanya’da, Amerika’da böyle” dedin…
Angara’nın göbeğindeki faciayı hiç görmedin, görmemezlikten geldin Rafet Bey…
Anladık yurt dışında çok gezmişsin de…
Biz de 1970’li yıllar da at koşturduk Avrupa’larda…
Amma…
Hiç böyle bir mantığa rastlamadık Rafet Bey…
“O tamam önemli değil”…
“Bu tamam hemen yaparız” dedin…
Bir fırın ekmek mi yedin?…
Ne o tamam, ne bu tamam…
“Yaparızlar” havada asılı kaldı…
Yapacakların “havanda”…
Hep karşındaki siyasetçileri suçladın…
Sen aksın, herkes kara…
Sen akıllısın, herkes maskara…
Biz hala bekliyoruz…
“Suçladıklarında”…
En ufak bir suç bulamadın Rafet Bey…
Lafı havalarda savurdun…
Unutmadık…
Yüzevler’de…
Bir gece de yüzlerce ağacı kestin, doğradın, kavurdun…
Kahve içmeyi bırak…
Çaya razıydık…
Yüzevler tarla gibi kaldı…
2010 yılının mayısı geçti…
Haziranı geçti…
Temmuzu geçti…
2011 yılının temmuzuna geldik Rafet Bey…
Madem kazma vurmayacaktın…
O ağaçlar biraz daha yaşasaydı, olmaz mıydı?…
O masum ağaçları doğrarken hiç mi vicdanın sızlamadı?
Hiç mi peygamberimizin hadisleri aklına gelmedi?…
Akşam sözde emir verdin “Kalsın” dedin…
Gece millet uyurken canım ağaçları yerle yeksan eyledin…
Plan hazır, proje hazır, her şey tamamdı hani?…
Bu kadar acelen vardı da…
Niye kazma vurmadın bugüne kadar?…
Bekledin durdun Rafet Bey…
Sahi bu arada…
Yenişehir’in, “yeniçehresi” için hangi planları, programları kurdunuz?…
Bir anlat da, biz de bilelim Rafet Bey…
Konuşulanlara bakılırsa…
Yenişehir…
200 Evler gibi beton şehir haline getirilip…
Şirinevler gibi “Defteri dürülü” evler olacakmış…
Bu vebal bile senin siyasi hayatını bitirir…
Dursun’un, “altıparmağını” unutma Rafet Bey…
29 Mart 2009’dan sonra…
Sence insanlar daha mı mutlu Rafet Bey?…
Umutlar, heyecanlar, güler yüz, tatlı dil nerede Rafet Bey?…
Sevecenlik, babacanlık, toplumla kaynaşma, hemhal olma, umut verme…
Heyecan yaratma…
Bir sıcak sevgi yumağı…
Bir tatlı nefes…
Bir mutlu bakış…
Sevgiden doğan haz…
Nerede Rafet Bey?…
Nerede Karabük’ün akşamları?…
Nerede dolu dolu caddeleri, sokakları?…
Nerede gece yarılarına kadar cıvıldaşan insanları?…
Nerede Rafet Bey?…
Şirinevler Hastanesi’nin yıkılmasına mı engel oldun?…
Dar naçar kalmış vatandaşın yakılmasına mı engel oldun?…
Ekonominin açmazlarıyla boğuşup yenik düşerek, kafasına kurşun sıkıp, ipe boynunu verip intihar edenlerin…
Asılmasına mı engel oldun?…
Şehrin emini olarak…
Hangi vebalin altından kalktın da?…
“Vebal altındakilerinin” aksine…
Vebalden kurtuldun Rafet Bey?…
12 Haziran dönüm noktasıydı…
“Övdüklerin” kazanırken…
Seninle sözde övünenler kaybetti Rafet Bey…
2014 vizyonu dedin…
O hazır, bu hazır, şu hazır dedin…
“Bir daha aday olmam”…
“Bir sefer adayım gerisi yok” dedin…
Amma…
Görüyoruz ki…
Herhalde siyasete devam etmeye niyetlisin…
YOLUN SONU…
SON NOKTAN…
ŞU ANDA OTURDUĞUN MAKAM…
Hareketlerinle…
Kullandığın dilinle…
İtelediğin insanların eliyle…
Bir daha siyasette alternatif değilsin Rafet Bey…
İlk ve son noktan, oturduğun makam…
Sana Yüzevleri menfaatlerine geldiği için “Bahşedenler”…
Senin bir daha seçilmeni sağlayamazlar…
Aldığın oy garip gurebanın, fakir fukaranın ve Emekçi Kölelerin oyu…
Yüreğini ortaya koymuş yiğitlerin…
Bozkurtların…
Ülküdaşların…
Partili, partisiz sana inanmış vatandaşların oyu…
86 oyda…
Sana yüreğini verenlerin oyu…
86 oy zaten gitti…
Fakir fukaranın oyu da umutlarıyla birlikte tükendi bitti…
KEŞKE MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’NDEN SEÇİLMİŞ BİR ŞEHREMİNİ OLARAK…
SON SEÇİMDE BİR MİLLETVEKİLİ KAZANDIRABİLSEYDİN…
VEYA…
“VİRAJ YAPIP, MAKAS DEĞİŞTİRİP, BAŞKA LİMANLARA SIĞINABİLSEYDİN”…
İŞTE O ZAMAN GELECEK SİYASETTE ŞANSIN OLURDU RAFET BEY…
Sen şimdi…
Battı çıktına bak Rafet Bey…
Kamyon garajına, minibüs terminaline, kilitlenen trafiğe…
Pislikten geçilmeyen köstebek yuvası olmuş caddelere, sokaklara bak…
Soğanlı Çayı’nda kapkara akan, irine, cerahate bak Rafet Bey…
Hiçbir şey yapma…
Sadece bunlara bak,o sana yeter Rafet Bey…
Bir de…
Evet bir de…
KARABÜK’ÜN GİRİŞİNDE…
BİR GECEDE BİR HIŞIMLA SÖKÜLÜP ATILAN…
ASLA HAZMEDEMEDİĞİMİZ…
ASLA HAZMEDEMİYECEĞİMİZ…
ULU ÖNDER MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINI SİMGELEYEN ANITA, REVA GÖRÜLEN MUAMELEYİ UNUTMAYACAK OLAN, BEN VE BENİM GİBİLERİN YÜREKLERİNİN VE NABIZLARININ ATIŞLARINA BAK RAFET BEY…
Nabzı tutan kazanır…
Tutmayan kaybeder…
Sen 12 Haziran’da…
Aşağı sakal…
Yukarı bıyık diyerek…
Sakalı tuttun…
Bıyığı unuttun…
Ve kaybettin Rafet Bey…
Unutma ki…
O bıyık, seni o makama taşımıştı…
Tanrı yardımcın olsun…
Saygılarımla
Cep: 0 505 522 67 25