Beyin fizyolojisinin “psiko-dinamikleri” üzerine 200 yıldır araştırma yapılıyor.
Bilim çok yol aldı.
Şu sonuca vardı.
İntihar beyinde oluşur.
Çocuk, genç, ihtiyar, erkek, kadın fark etmez. Bir kişi “kendine yakıştıramadığı, bu benim başıma nasıl gelir dediği bir kötü durumla” karşılaşır, yenmeye çalışır. Başarısız olup da umudunu yitirince “beyin protesto etmeye” karar verir.
Canhıraş protesto!
Ölümüne başkaldırı!
İntihar diyorlar.
Canına kıyar!
* * *
Ancak yaşayan bilir.
Ne umutla, ne idealle, ne insanca sevgi ve duyguyla, öğretmen okulunu okudular. Öğretmen olmak, umutla ve sevgiyle yaşamak, yaşarken de öğrencileri ile bilgisini paylaşmak, ders anlatmak, sınav yapmak, not vermek, gönül almak, yardımcı olmak, çocukları ülkesine, annesine, babasına, çevresine, bütün insanlığa faydalı olacak şekilde büyütmek istediler.
Öğretmen oldular.
Atanamadılar.
Birer hiç oldular!
Öğretmen ama değil!
Bu kötü durumu yaratan kendileri değildi. Ülke ölçeğinde “Öğretmen- Öğrenci-Okul Planlamasını” yapan Milli Eğitim Bakanlığı’ydı. Yine de başlarına gelen bu pis çıkmazdan kurtulmaya, kötü şansı yenmeye çalıştılar. Birçoğu öğretmen olmaktan vazgeçti. Polis oldu. Güneydoğu’da şehit oldu. Bir bölümü pazarda limon satıcısı oldu. Bir bölümü lüks sitelerde güvenlik görevlisi oldu.
Bu 42 genç öğretmen.
Onlar da didindiler.
Öğretmen oldular.
Ancak atanamadılar.
Başka bir işe de kaymadılar, “bu kötülük benim başıma nasıl gelir?” diye hayıflandılar.
İçin için kurdular!
Gece- gündüz bunaldılar.
Kendilerine yakıştıramadılar,
Ve “42 genç öğretmen beyni protesto etmeye” karar verdi. 42 öğretmen, bütün dünya duysun istedi.
Canhıraş başkaldırdı.
Canına kıydı.
* * *
Affedesiniz!
Bu bakan.
Çok bilmiş.
Acayip bilimsel!
Üstelik profesör!
“Gösterişçi İntihar eylemi” dedi.
Gösterişse!
Kulak memeni kes de görelim.
62 bin okul.
17.5 milyon öğrenci.
919 bin öğretmen.
5 bin anaokulu.
1 milyon anaokulu öğrencisi.
25 bin anaokulu öğretmeni.
3.5 milyon dershane.
48 bin dershane öğretmeni.
Bu Adam’a teslim!
Bakan olarak Milli Eğitim’den birinci derecede yetkili olan o. Cumhurbaşkanı onun arkasında, Başbakan onun arkasında, devletin yüksek kademesinin tamamı onun arkasında, partisinin milletvekilleri de onun arkasındalar. Türkiye bütçesinin en büyük payı her yıl Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılıyor, bakanlık ödenekleri içinde de en yüksek pay yine bu bakanlığa sunuluyor.
* * *
Biz çocuklarımızı!
Biz öğretmenlerimizi!
Biz okullarımızı!
Bütçemizin en büyük dilimini!
Biz geleceğimizi!
Böyle bir bakana teslim ettik.
“42 genç öğretmen gösteriş için kendini öldürdü” diyebilmek için insanın aklını yitirmesi gerekir. Bu bakanın söylediği söz, insanlık açısından acı verici.
Bu bakan!
Günah diye içki içmiyor.
Ne içiyor!
Çiftlik olacaktı! Hendek oldu!
Suriye sınırımızda 3 milyon dönüm devlet malı mayınlı arazi var. Ağalar işgal etmiş durumdalar. Bu araziler mayınlarından temizlenecek Doğu’nun, Güneydoğu’nun yoksul, topraksız köylülerine aile başına 60 dönüm dağıtılacaktı. 60 dönüm sulu arazi 20 kişilik bir aileyi geçindirebilecek gelire; köylüler modern ve bilimsel çiftlikler kurmak üzere eğitilip örgütlenerek kavuşabilecekti. Böylece en az 2 milyon Güneydoğulu topraksız, yoksul insan devamlı bir işe ve gelire kavuşacaktı. Böylece feodal ağalığın da beli kırılacak, PKK’nın umut olması ihtimali sıfırlanacaktı. Bu proje gerçekleşmedi. Dün gazeteler; “Suriye sınırında güvenlik önlemi için hendekler kazılıyor”haberini yazmışlardı.